Herkese yeniden merhaba! Okulun kapanmasıyla buraya yeniden döndüm. Ne kürkçü dükkanı ama! Bugün biraz Judith'ten bahsetmek istedim, bir süredir Twitter'da kullanıcı adı olarak da kullandığım bu Judith kim sahi?
Judith'i tanımıyoruz belki ama abisi aslında hepimizin tanıdığı biri, William Shakespeare.
William Shakespeare, onlarca eseri kaleme alan 16. yüzyıl İngiltere'sinde yaşamış şair ve oyun yazarı. Varlıklı tüccar bir ailenin oğlu olarak 1564 yılında Stratford-upon-Avon'da dünyaya gelen William Shakespeare'in evine yakın bir ortaokulda öğrenim gördüğü tahmin ediliyor. Elizabeth Çağı okullarında Latince ağırlıklı dersler okutuluyordu, muhtemelen burada gramer ve mantık üzerine çok şey öğrendi. Erken yaşta yaptığı evliliğin ardından 1592'de Londra'da bir tiyatroda çalışmaya başladı ve onu böylece tanıyoruz.
Judith'ten bahsetmeden önce ise başka bir soruya yanıt arayacağız. 16. yüzyılda "Her iki erkekten birinin elinden şiir ya da sone yazmak gelirken neden hiçbir kadın edebiyatın o olağanüstü türünde yazamamıştır?" Bu sorunun yanıtını bize Virginia Woolf “Kendine Ait Bir Oda” kitabında Shakespeare'in hayali kız kardeşi Judith ile vermiştir.
Shakespeare'in Judith adında bir kız kardeşi olduğunu düşünelim.
Shakespeare'in Judith adında bir kız kardeşi olduğunu düşünelim.
Judith son derece yetenekli ve abisi gibi hayal gücü gelişmiş bir kızdı. Dünyayı da en az onun kadar merak ediyordu fakat hiçbir zaman okula gönderilmedi. Çünkü onun dünyası için okul gereksiz hatta yakışıksızdı, evde yapması gereken -yün yıkamak gibi- çok daha "lüzumlu" işleri vardı. Bu şekilde ne Latince grameri ne de mantık veya matematiği öğrenebildi. Abisinin aksine Ovid, Vergilius gibi şairleri hiç tanımadı.Buna rağmen merakı ve hevesleri onu hiç bırakmadı; o yüzden abisinin kitaplarını vakit buldukça kurcalıyordu fakat bu da genelde annesiyle babasının gelip ocakta pişen yahniye bakmasını, kağıtlarla oyalanmamasını söylemesiyle yarıda kalıyordu.
Anlayışsız ya da katı bir ailesi yoktu aslında ona hep şefkatli davranıyorlardı, hatta babasının gözbebeğiydi belki de.
Ailesi çok geçmeden onu komşularından bir tüccarın oğluyla evlendirmek istiyordu, Judith buna karşı çıkmasının bedelini yediği dayakla ödemişti. Yine de pes etmedi, çok sevdiği ailesini geride bırakarak bir gece, yanına boş zamanlarında karaladığı üç beş yazıyı da alarak Londra'ya kaçtı. Yetenekliydi, şehre varınca bir tiyatronun kapısını çaldı ve rol almak istediğini söyledi. Oradaki erkekler yüzüne güldüler, dans eden kaniş köpekler ve kadınlar hakkında bir şeyler söylediler. Neler ima ettiklerini de tahmin edebilirsiniz.
Böylece yeteneklerini geliştiremedi Judith, kırgın düşlerini de alarak bir şeyler yemek istedi. Sahi yalnız başına bir handa yemek yiyip gece sokaklarda dolaşabilir miydi? Kurmaca eser yazabilmek için kadınların ve erkeklerin nasıl yaşadıklarını, hayatlarını gözlemlemesi gerekirdi üstelik karnı da acıkmıştı.
Sonunda bir oyuncu menajeri olan Nick Greene ona acıdı. O beyefendiden bir çocuğu oldu ve böylece düşlerinden edilmeye daha fazla dayanamayarak bir kış gecesi kendini öldürdü Judith.
Şimdi otobüslerin Elephant&Castle dışında durdukları yerde, bir kavşakta gömülü.
16. yüzyılda yetenekli bir kadının başından geçecekler muhtemelen buna benzer olurdu. Virginia Woolf bu metaforu kurgularken bize bunu son derece kuvvetli şekilde sorgulatıyor. Bunu sadece bir şiir ya da kurmaca bir metin yazmakla sınırlamayalım, sanatın herhangi bir dalıyla uğraşmayı hatta düşünme eyleminde bulunmayı bile bugün somut koşullardan soyutlayamayacağımız konusunda hem fikiriz bence.
Yetenekli, hayalperest olmak veya farklı bir bakış açısına sahip olmak yeterli değildir. Örneğin toplumsal iş bölümünün dışında olmak ve belki rutinden ayrılabilmek gerekir. Para kazanmak zorunda olmak, seni bölen insanlar, havlayan köpek... Bunların arasında bir kurmaca yazmak ne kadar mümkün olabilir. Tek sobanın yandığı bir ortak salonda roman yazabilmek ne kadar mümkün olabilir.
Dışarıdan bakabilmek berrak bir zihne -muhtemelen Shakespeare'inki kadar berrak- ihtiyaç duyar.
Günümüze gelirsek, 21. yüzyıla geldiğimizde bu hikayede hala etrafımızdaki dünyadan izler bulabiliyoruz, Woolf'un güncelliğini bu denli koruyabilmesi bize geçen zamana rağmen aslında ne kadar az yol aldığımızı anlatıyor.
Aradan geçen zaman ve dünyanın çeşitli yerlerindeki kadın hareketleri pek çok kazanımı da beraberinde getirdi. Bugün bir kadın için "kendine ait bir oda" veya "yıllık 500 pound" gelir hayal değil. Artık kadınlar yazıyorlar, ortak oturma odalarının dışında yazıyorlar.
"Çünkü kadınlar milyonlarca yıldır evlerinin içinde oturdular, artık onların yaratıcılıkları o evlerin duvarlarını delmiştir."
Yetenekli, hayalperest olmak veya farklı bir bakış açısına sahip olmak yeterli değildir. Örneğin toplumsal iş bölümünün dışında olmak ve belki rutinden ayrılabilmek gerekir. Para kazanmak zorunda olmak, seni bölen insanlar, havlayan köpek... Bunların arasında bir kurmaca yazmak ne kadar mümkün olabilir. Tek sobanın yandığı bir ortak salonda roman yazabilmek ne kadar mümkün olabilir.
Dışarıdan bakabilmek berrak bir zihne -muhtemelen Shakespeare'inki kadar berrak- ihtiyaç duyar.
Günümüze gelirsek, 21. yüzyıla geldiğimizde bu hikayede hala etrafımızdaki dünyadan izler bulabiliyoruz, Woolf'un güncelliğini bu denli koruyabilmesi bize geçen zamana rağmen aslında ne kadar az yol aldığımızı anlatıyor.
Aradan geçen zaman ve dünyanın çeşitli yerlerindeki kadın hareketleri pek çok kazanımı da beraberinde getirdi. Bugün bir kadın için "kendine ait bir oda" veya "yıllık 500 pound" gelir hayal değil. Artık kadınlar yazıyorlar, ortak oturma odalarının dışında yazıyorlar.
"Çünkü kadınlar milyonlarca yıldır evlerinin içinde oturdular, artık onların yaratıcılıkları o evlerin duvarlarını delmiştir."
Bu kadınların önündeki tüm sorunların sihirli bir değnekle çözüldüğü anlamına da gelmiyor elbette ki halen daha kadın temsiliyeti pek çok iş kolunda artsa da kadınlar yönetici pozisyonundaki işlerde ayrımcılığa uğruyor, eşit işe eşit ücret ödenmesinin mücadelesini veriyorlar ve biliyorum ki halen daha pek çok kadın şu anda ücra bir köyde kardeşlerine baktığı için, okuma-yazma öğrenemediği veya küçük yaşta evlendirilip bir eve mahkum edildiği için bugün bu yazıyı ve daha pek çoğunu okuyamayacak.
Judith tek bir kelime bile yazmadı belki fakat o, bugün bu kadınların ve hepimizin içindedir.
Bu yüzden bizler çalışmalı ve yazmalıyız, erkekler ne der diye düşünmeden.
Judith'e ve bu yazıyı hiç okuyamayacak kadınlara sevgilerimle...
x
Başak
Judith tek bir kelime bile yazmadı belki fakat o, bugün bu kadınların ve hepimizin içindedir.
Bu yüzden bizler çalışmalı ve yazmalıyız, erkekler ne der diye düşünmeden.
Judith'e ve bu yazıyı hiç okuyamayacak kadınlara sevgilerimle...
x
Başak